Sevgilinin ay yüzü vursun
Gecelerimin zifiri karanlığına.
Med cezir etsin gönül evimi.
Ey uyku çekil gözlerimin önünden.
Ferahnaz sevgiliyi çağır başucuma
Sen git,
Git sen beni mehtapla baş başa
bırak
Ve sonra sessizce git…
Dur, dur, dur!
Gitmeden ince bir gece ört
üstüme,
Çok örtme, serin olsun gökyüzü
İçim yeterince sıcak zaten.
Ne oldu yine?
Uyumayacağımı söyledim sana kaç
kere
Ben biraz sevda çekeceğim ciğerlerime
Sevgilinin zülfünde şiirlerimi
demleyeceğim.
Bakma öyle manasız manasız
Gelmeyeceğim seninle
Sen git…
Ey uyku git n’olur, yalvarırım
git.
Bölme hicranımı.
Uyursam asla uyanamam
Aşkın acısını bir daha, bir daha
duyamam.
Ey uyku ne diyeceğim sana dinle
şimdi,
Beni bırak sevgiliye git.
Git ve geri gel sabah olmadan,
sabahlar olmadan…
Uykusu nasıl anlat bana,
Derin mi okyanuslar gibi?
Ya nefes alışı?
Hadi oyalanma sevgiliye git.
Kadifeden ninniler üfle gözlerine
Hiç rüya görmediğimi söyle ona.
Ve kulağına benim ne kadar gerçek
olduğumu fısılda.
Çünkü bunu en iyi sen bilirsin ey
uyku.
Tuğba BİLGİN.
02.12.2013 Kayseri.
Kayseri’nin belki de Türkiye’nin ilk
başörtülü kadın avukatı!...Kürsüden kendi yazdığı şiirini okudu. Sonra ‘söyleşi’ yapacağı masaya geçti.
‘’Ben’’ dedi, ‘’ açık öğretim lisesinden mezun oldum. Sizler gibi örgün öğretim
görmedim. Sonrasında dershaneye gittim, yol yöntem bilmesem de, gece-gündüz çok
çalıştım, Hukuk fakültesinden mezun oldum. Benim hikayem sizler için küçük bir
örnek olacak. Hikayemi dinledikten sonra kendinizi düşünün; sizler bakın ne
kadar güzel imkanlara sahipsiniz, nezih bir ortamda eğitim görüyorsunuz.
Öğretmenlerinizle sohbet edip, sorular sorabilme fırsatınız var. Sizlere
faydalı olabilmek için çalışıp-çabalayan öğretmenleriniz ve tertemiz olmakla
birlikte güzel bir okulunuz/eğitim yuvanız var.’’
Şehit Saim Çelik
Çok Programlı Anadolu Lisesinin tiyatro salonunun zeminini göstererek; ‘’Sınıflarınızı, kütüphanenizi de gezdim.
Çok hoşuma gitti. Size düşen iyi çalışmak, çok okumak, güzel bir hedef
belirleyerek başarılı olmak için adım atmaktır. Amacınız “ne kadar para
kazanırım?” değil, ülkem için, insanlık için neler yapabilirim? olmalıdır.’’ dedi.
Avukat Tuğba;
yaşını göstermeyen, minyon tipli sevecen, başörtülü bir kadın… Seyirciye hakim…
Kucaklayacakmış gibi kollarını açarak ‘’hayata
dair’’ deneyimlerini anlatmaya devam etti,.
‘’Liseyi bitirmeye yakın dershaneye gittim.
Birçok konuda temelim yok, ancak hedeflerim büyük. Peki, nasıl başaracağım?
Hele de matematiği, fiziği: başkaları okulda birebir ders yaparken...
Çözemediğim soruları, anlamadığım konuları ders bitimine zor saklıyordum. Bir
an önce öğrenmem gerekiyordu. Öğretmenlerimin peşinden ayrılmıyordum. Onlar da
liseyi açık öğretimden okuduğumu bildikleri için ve en önemlisi de azmimi
gördüklerinden bana yardımcı oluyorlardı.’’
‘’Siz de öyle yapın. Anlamadığınız konuları
öğretmenlerinize sorun. Çekinmeyin, sorun. Saçma da olsa aklınızdaki sorular
sorun. Elbet sizin gibi düşünen birine mantıklı gelecektir. “Öğrenmenin temeli,
etkili ve güzel sorular sormaktır.”
Tuğba Avukat ‘Bilgin’ edasıyla, sevecen tavrıyla
yaşadıklarını aktarmaya devam etti. ‘’Nihayet
çalışmalarım sonuç verdi ve hayallerime ulaşmaya başladım. Gerçi benim hayalim,
Psikoloji ya da Psikolojik Rehberlik Danışmanlık Bölümü okumaktı. Nasibime
Hukuk Fakültesi çıktı. Önce fakülte kazandığım için sevinmiştim. ”Kendimce yazar-çizerim ara-sıra. Fakülte
mezunu bir şair-yazar olmak da diğer bir hedefimdi.”
Ardından titreyen bir ses tonu ile “Hukuk
Fakültesi’ni kazandığımı öğrendiğimde ağlamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi? Yalan
mı söyleyecektim insanların karşısında, zalimleri, suçluları mı savunacaktım? Toplumda
bize öğretilen hukuk camiası böyle idi, çünkü!... Bu mesleği nasıl yapacaktım?
Bana göre değildi bu öğretilen hukuk!... Bu mesleği nasıl yapacaktım?
Babam
beni üzgün görünce sebebini sordu. Beni teselli eden şu sözler ağzından bir
nehir oldu çağladı, içimi serinletti: “Sen
adil birisin, başkasının hakkını da yemezsin, yalan da söylemezsin, haksızlığa
hiç gelemezsin. Düşün bir kere, sen avukat olmazsan fakir insanlar nasıl
haklılıklarını savunacak, suçlular nasıl deşifre olacak? Bunlar için farklı bir
cephede olacaksın. Bir de hâkim olduğunu düşün. Suça ve suçlulara göz
yummayacak biri olarak adil karar vereceksin. Adil ve dürüst olmaya gayret
edersin. İyi ki de Hukuk Fakültesini kazanmışsın.” Ve ekledi; ‘’Hem çok konuşkansın. Kendine göre bir
meslek buldun işte!... Ve gülüşmeler.
Tuğba Hanım okul
yıllarının eğlenceli yanlarını, birkaç hatırasını anlatarak, öğrencileri
hayallerinde biraz olsun üniversite okumaları için ışık tuttu. Daha sonra
avukatlık stajı yaptığı günlerden bahsetti, okul yılları kadar eğlenceli
olmayan bir dönem;
‘’Avukatlık stajımın beş ayını İstanbul’da
yaptım. Tesettürlü olduğum için bazı hâkimler onur kırıcı sözler
söylediler. Duruşma salonlarına almadılar. O sıralarda ailevi sorunlarım da
vardı. Hâkimden izin alıp, birkaç günlüğüne Kayseri’ye, ailemin yanına gelmek
istedim. Ancak Hâkim Bey hiç oralı olmadı. Aksine benimle alay etti. Başımı
açmam için ısrar etti. Hakkımda olumsuz görüşlerini bildiren bir tutanak
tutarak stajımı yakacağını öğrendim. Başörtümü başımdan çözerken kendimi çok
kötü hissettim. Sanki herkes bana bakıyordu. Tırnak uçlarıma kadar kızarmıştım
sanki!...’’
‘’Ben inancımı
yaşıyordum. Bundan kime ne? Başımı önüme eğdim, beklemeye başladım. Mesainin
bitmesine az kalmıştı. Birazdan bu işkence de bitecek, diye beklerken Hâkim Bey
dışarıda kim varsa içeriye aldı. İnsanların dikkatlerini bana celp edecek
sorular sordu. “Adın ne senin?” dedi. ‘’Tuğba Bilgin” “Ne bilgisayar mı? diyerek
kendince eğlendi. Sonrasında ‘’Bak
Tuğba!... Gençsin, güzelsin. Ne bu örtülerin içine saklanıyorsun? Tavernalara,
lokallere git, eğlen. Hayatın tadını çıkart.’’ diyerek de kendince bana yol
gösterdi.
Bu hikâyeyi size neden anlattım merak
ediyor musunuz? İnsanlara insan oldukları için değer verin. Siyasi görüşler,
dini inançlar, mezhepler bizler için kriter olmamalı. Kimsenin yaşantısı,
inancı bizleri ilgilendirmez. Saygı duymak zorundayız sadece. Arkadaş
seçimlerinizde bunları ön planda tutmayın. İnsanî ilişkiler kurmaya çalışın.
Benim, muhafazakâr, ateist, deist, komünist, sosyalist, radikal bir çok
arkadaşım var. Bu konuda çok zenginim. Bir araya gelince hepimiz ülkemizi
konuşuruz; “Bu ülke için neler yapmalıyız, diğer ülkelere nispetle nasıl bir
adım daha ileride oluruz? Bunları kaygı ediniriz. Sohbet eder, saz çalıp, türkü
söyleyip eğleniriz. Paylaşılacak daha ne güzellikler var. Kırıp dökmeye ne
gerek var?”
Avukat Tuğba
Hanım, masanın üzerindeki sudan bir yudum aldı. Sanki söyleyeceklerini
toparlamaya çalışarak tâ uzaklara baktı, derinlere daldı.
“Okumak benim içimde bir ukde değil kaynayan bir kazandı sanki. Yıllar
önce bir trafik kazası geçirdik. Ölümden döndük. Annemin, kullandığı otomobille
bir kamyonun altında kaldık. Rabbime şükür ki kazayı hafif atlattık. Benim
yüzümdeki şu iz (sol elmacık kemiğini göstererek) o kazadan kalma. Hayatımın miladı olan o kazadan güzel bir şerh kaldı
bana.’’ dedi. “Çünkü o gün ölüm
benimle kol kola idi. Bense uyumamak için şiir okuyordum hala. ‘Hayatımın
baharında ne bıraktın geriye Tuğba?’ dedim kendi kendime. Ve ne için yaşadın.
Henüz on altı yaşındaydım. Başkalarını
memnun etmek için kendi hedeflerime çelme taktın. Eğer sağ kalırsam, (çok
şükür şimdi buradayım ve sizin gibi güzel insanlar ile tanıştım.) hayallerimin peşinden nefesim kesilene
kadar koşacağım diyerek kendime söz verdim. Azmimi görüp, destek olan da oldu,
köstek olmak isteyen de.
‘’Sevgili arkadaşlar; kendinize bir hedef
belirleyin ve hedefinize ulaşmak için çalışın, çalışın çalışın!... Allah
çalışana emeğinin karşılığını verir. Allah (cc) ilmi isteyene verir, parayı
istediğine. Siz ilim sahibi olursanız, para da peşinizden koşar, makam da. Bunların
sadece bir araç olduğunu o zaman anlarsınız. Gelin bizler dost olalım, dostluk
kuralım.’’
‘’Yüce Rabbimiz Necm Suresi’nin 39.
Ayetinde; “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.’’ buyurmaktadır. Bu
Ayet-i Kerime benim defterimin ilk sayfasında yazılı idi ve yoruldukça açıp
okur yeniden çalışırdım. Çok çalışıp, çok okuyup, çok düşüneceğiz.
‘’Kur’an- Kerim’in ilk ayeti ‘’oku’’ emridir. Öyleyse oku, oku, oku,
sonra düşün, düşündüklerini de yaz. Yazdıkça insanın dünyası değişir,
güzelleşir. Daha iyi düşünmeye başlar…
Tatlı, sevecen,
yumuşak bakışıyla; haksızlığa tahammül edemediği için avukat olduğundan
bahsetti. Zalimlere karşı mazlumların hakkını koruyacağını vurguladı. ‘’Adaletten, doğruluktan ayrılmayın. Kul
hakkı yemeyin ve ülkemiz için, insanlık için ben ne yapabilirim diye düşünün,
proje üretin.’’ dedi Tuğba Avukat. ‘’İnsanlara
yardım edin. Ben öyle yapıyorum, mutlu oluyorum, zaten mutlu olmak da hayatın
bir amacı değil mi?’’
İki konuşmacının
ardından öğrencilerini sıkmamak için söyleşisine; ‘’Gençler; ben her zaman sizin yanınızdayım. Bana ihtiyaç duyduğunuz
zaman hiç çekinmeden beni arayabilirsiniz.’’ diyerek son verdi.
Söyleşinin sonunda Avukat Tuğba
uzun süre ayakta alkışlandı. Şehit Saim
Çelik Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ali Temurlenk, konuşmacılara birer
buket çiçek sundu.
Ülkemizin
böyle bilgili, çalışkan, dinamik gençlere ihtiyacı var. Çünkü onlar ne
istediğini biliyor. Hedefe kilitlenip başarana kadar yılmadan çalışıyor. Çünkü
onlar ‘’savaşta şehit olmak kadar, barışta da bu ülke için çalışmanın
kutsallığı’’na inanıyor.