28 Nisan 2016 Perşembe

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ



 Ey uyku çekil gözlerimin önünden
Sevgilinin ay yüzü vursun
Gecelerimin zifiri karanlığına.
Med cezir etsin gönül evimi.
Ey uyku çekil gözlerimin önünden.
Ferahnaz sevgiliyi çağır başucuma
 
Sen git,
Git sen beni mehtapla baş başa bırak
Ve sonra sessizce git…
Dur, dur, dur!
Gitmeden ince bir gece ört üstüme,
Çok örtme, serin olsun gökyüzü
İçim yeterince sıcak zaten.
Ne oldu yine?
Uyumayacağımı söyledim sana kaç kere
Ben biraz sevda çekeceğim ciğerlerime
Sevgilinin zülfünde şiirlerimi demleyeceğim.
Bakma öyle manasız manasız
Gelmeyeceğim seninle
Sen git…
Ey uyku git n’olur, yalvarırım git.
Bölme hicranımı.
Uyursam asla uyanamam
Aşkın acısını bir daha, bir daha duyamam.
Ey uyku ne diyeceğim sana dinle şimdi,
Beni bırak sevgiliye git.
Git ve geri gel sabah olmadan, sabahlar olmadan…
Uykusu nasıl anlat bana,
Derin mi okyanuslar gibi?
Ya nefes alışı?
Hadi oyalanma sevgiliye git.
Kadifeden ninniler üfle gözlerine
Hiç rüya görmediğimi söyle ona.
Ve kulağına benim ne kadar gerçek olduğumu fısılda.
Çünkü bunu en iyi sen bilirsin ey uyku. 
 
Tuğba BİLGİN.
02.12.2013    Kayseri.

Kayseri’nin belki de Türkiye’nin ilk başörtülü kadın avukatı!...Kürsüden kendi yazdığı şiirini okudu. Sonra ‘söyleşi’ yapacağı masaya geçti.  

‘’Ben’’ dedi, ‘’ açık öğretim lisesinden mezun oldum. Sizler gibi örgün öğretim görmedim. Sonrasında dershaneye gittim, yol yöntem bilmesem de, gece-gündüz çok çalıştım, Hukuk fakültesinden mezun oldum. Benim hikayem sizler için küçük bir örnek olacak. Hikayemi dinledikten sonra kendinizi düşünün; sizler bakın ne kadar güzel imkanlara sahipsiniz, nezih bir ortamda eğitim görüyorsunuz. Öğretmenlerinizle sohbet edip, sorular sorabilme fırsatınız var. Sizlere faydalı olabilmek için çalışıp-çabalayan öğretmenleriniz ve tertemiz olmakla birlikte güzel bir okulunuz/eğitim yuvanız var.’’ 

Şehit Saim Çelik Çok Programlı Anadolu Lisesinin tiyatro salonunun zeminini göstererek; ‘’Sınıflarınızı, kütüphanenizi de gezdim. Çok hoşuma gitti. Size düşen iyi çalışmak, çok okumak, güzel bir hedef belirleyerek başarılı olmak için adım atmaktır. Amacınız “ne kadar para kazanırım?” değil, ülkem için, insanlık için neler yapabilirim? olmalıdır.’’ dedi.

Avukat Tuğba; yaşını göstermeyen, minyon tipli sevecen, başörtülü bir kadın… Seyirciye hakim… Kucaklayacakmış gibi kollarını açarak ‘’hayata dair’’ deneyimlerini anlatmaya devam etti,. 

‘’Liseyi bitirmeye yakın dershaneye gittim. Birçok konuda temelim yok, ancak hedeflerim büyük. Peki, nasıl başaracağım? Hele de matematiği, fiziği: başkaları okulda birebir ders yaparken... Çözemediğim soruları, anlamadığım konuları ders bitimine zor saklıyordum. Bir an önce öğrenmem gerekiyordu. Öğretmenlerimin peşinden ayrılmıyordum. Onlar da liseyi açık öğretimden okuduğumu bildikleri için ve en önemlisi de azmimi gördüklerinden bana yardımcı oluyorlardı.’’

‘’Siz de öyle yapın. Anlamadığınız konuları öğretmenlerinize sorun. Çekinmeyin, sorun. Saçma da olsa aklınızdaki sorular sorun. Elbet sizin gibi düşünen birine mantıklı gelecektir. “Öğrenmenin temeli, etkili ve güzel sorular sormaktır.”

Tuğba Avukat ‘Bilgin’ edasıyla, sevecen tavrıyla yaşadıklarını aktarmaya devam etti. ‘’Nihayet çalışmalarım sonuç verdi ve hayallerime ulaşmaya başladım. Gerçi benim hayalim, Psikoloji ya da Psikolojik Rehberlik Danışmanlık Bölümü okumaktı. Nasibime Hukuk Fakültesi çıktı. Önce fakülte kazandığım için sevinmiştim. ”Kendimce yazar-çizerim ara-sıra. Fakülte mezunu bir şair-yazar olmak da diğer bir hedefimdi.”

 Ardından titreyen bir ses tonu ile “Hukuk Fakültesi’ni kazandığımı öğrendiğimde ağlamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi? Yalan mı söyleyecektim insanların karşısında, zalimleri, suçluları mı savunacaktım? Toplumda bize öğretilen hukuk camiası böyle idi, çünkü!... Bu mesleği nasıl yapacaktım? Bana göre değildi bu öğretilen hukuk!... Bu mesleği nasıl yapacaktım?

            Babam beni üzgün görünce sebebini sordu. Beni teselli eden şu sözler ağzından bir nehir oldu çağladı, içimi serinletti: “Sen adil birisin, başkasının hakkını da yemezsin, yalan da söylemezsin, haksızlığa hiç gelemezsin. Düşün bir kere, sen avukat olmazsan fakir insanlar nasıl haklılıklarını savunacak, suçlular nasıl deşifre olacak? Bunlar için farklı bir cephede olacaksın. Bir de hâkim olduğunu düşün. Suça ve suçlulara göz yummayacak biri olarak adil karar vereceksin. Adil ve dürüst olmaya gayret edersin. İyi ki de Hukuk Fakültesini kazanmışsın.” Ve ekledi; ‘’Hem çok konuşkansın. Kendine göre bir meslek buldun işte!... Ve gülüşmeler.

Tuğba Hanım okul yıllarının eğlenceli yanlarını, birkaç hatırasını anlatarak, öğrencileri hayallerinde biraz olsun üniversite okumaları için ışık tuttu. Daha sonra avukatlık stajı yaptığı günlerden bahsetti, okul yılları kadar eğlenceli olmayan bir dönem;

’Avukatlık stajımın beş ayını İstanbul’da yaptım.  Tesettürlü olduğum için bazı hâkimler onur kırıcı sözler söylediler. Duruşma salonlarına almadılar. O sıralarda ailevi sorunlarım da vardı. Hâkimden izin alıp, birkaç günlüğüne Kayseri’ye, ailemin yanına gelmek istedim. Ancak Hâkim Bey hiç oralı olmadı. Aksine benimle alay etti. Başımı açmam için ısrar etti. Hakkımda olumsuz görüşlerini bildiren bir tutanak tutarak stajımı yakacağını öğrendim. Başörtümü başımdan çözerken kendimi çok kötü hissettim. Sanki herkes bana bakıyordu. Tırnak uçlarıma kadar kızarmıştım sanki!...’’

‘’Ben inancımı yaşıyordum. Bundan kime ne? Başımı önüme eğdim, beklemeye başladım. Mesainin bitmesine az kalmıştı. Birazdan bu işkence de bitecek, diye beklerken Hâkim Bey dışarıda kim varsa içeriye aldı. İnsanların dikkatlerini bana celp edecek sorular sordu. “Adın ne senin?” dedi. ‘’Tuğba Bilgin” “Ne bilgisayar mı? diyerek kendince eğlendi. Sonrasında ‘’Bak Tuğba!... Gençsin, güzelsin. Ne bu örtülerin içine saklanıyorsun? Tavernalara, lokallere git, eğlen. Hayatın tadını çıkart.’’ diyerek de kendince bana yol gösterdi. 

Bu hikâyeyi size neden anlattım merak ediyor musunuz? İnsanlara insan oldukları için değer verin. Siyasi görüşler, dini inançlar, mezhepler bizler için kriter olmamalı. Kimsenin yaşantısı, inancı bizleri ilgilendirmez. Saygı duymak zorundayız sadece. Arkadaş seçimlerinizde bunları ön planda tutmayın. İnsanî ilişkiler kurmaya çalışın. Benim, muhafazakâr, ateist, deist, komünist, sosyalist, radikal bir çok arkadaşım var. Bu konuda çok zenginim. Bir araya gelince hepimiz ülkemizi konuşuruz; “Bu ülke için neler yapmalıyız, diğer ülkelere nispetle nasıl bir adım daha ileride oluruz? Bunları kaygı ediniriz. Sohbet eder, saz çalıp, türkü söyleyip eğleniriz. Paylaşılacak daha ne güzellikler var. Kırıp dökmeye ne gerek var?”

Avukat Tuğba Hanım, masanın üzerindeki sudan bir yudum aldı. Sanki söyleyeceklerini toparlamaya çalışarak tâ uzaklara baktı, derinlere daldı. 

“Okumak benim içimde bir ukde değil kaynayan bir kazandı sanki. Yıllar önce bir trafik kazası geçirdik. Ölümden döndük. Annemin, kullandığı otomobille bir kamyonun altında kaldık. Rabbime şükür ki kazayı hafif atlattık. Benim yüzümdeki şu iz (sol elmacık kemiğini göstererek) o kazadan kalma. Hayatımın miladı olan o kazadan güzel bir şerh kaldı bana.’’ dedi. “Çünkü o gün ölüm benimle kol kola idi. Bense uyumamak için şiir okuyordum hala. ‘Hayatımın baharında ne bıraktın geriye Tuğba?’ dedim kendi kendime. Ve ne için yaşadın.

Henüz on altı yaşındaydım. Başkalarını memnun etmek için kendi hedeflerime çelme taktın. Eğer sağ kalırsam, (çok şükür şimdi buradayım ve sizin gibi güzel insanlar ile tanıştım.) hayallerimin peşinden nefesim kesilene kadar koşacağım diyerek kendime söz verdim. Azmimi görüp, destek olan da oldu, köstek olmak isteyen de.

‘’Sevgili arkadaşlar; kendinize bir hedef belirleyin ve hedefinize ulaşmak için çalışın, çalışın çalışın!... Allah çalışana emeğinin karşılığını verir. Allah (cc) ilmi isteyene verir, parayı istediğine. Siz ilim sahibi olursanız, para da peşinizden koşar, makam da. Bunların sadece bir araç olduğunu o zaman anlarsınız. Gelin bizler dost olalım, dostluk kuralım.’’ 

‘’Yüce Rabbimiz Necm Suresi’nin 39. Ayetinde; “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.’’ buyurmaktadır. Bu Ayet-i Kerime benim defterimin ilk sayfasında yazılı idi ve yoruldukça açıp okur yeniden çalışırdım. Çok çalışıp, çok okuyup, çok düşüneceğiz. 

‘’Kur’an- Kerim’in ilk ayeti ‘’oku’’ emridir. Öyleyse oku, oku, oku, sonra düşün, düşündüklerini de yaz. Yazdıkça insanın dünyası değişir, güzelleşir. Daha iyi düşünmeye başlar… 

Tatlı, sevecen, yumuşak bakışıyla; haksızlığa tahammül edemediği için avukat olduğundan bahsetti. Zalimlere karşı mazlumların hakkını koruyacağını vurguladı. ‘’Adaletten, doğruluktan ayrılmayın. Kul hakkı yemeyin ve ülkemiz için, insanlık için ben ne yapabilirim diye düşünün, proje üretin.’’ dedi Tuğba Avukat. ‘’İnsanlara yardım edin. Ben öyle yapıyorum, mutlu oluyorum, zaten mutlu olmak da hayatın bir amacı değil mi?’’

İki konuşmacının ardından öğrencilerini sıkmamak için söyleşisine; ‘’Gençler; ben her zaman sizin yanınızdayım. Bana ihtiyaç duyduğunuz zaman hiç çekinmeden beni arayabilirsiniz.’’ diyerek son verdi.

Söyleşinin sonunda Avukat Tuğba uzun süre ayakta alkışlandı. Şehit Saim Çelik Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ali Temurlenk, konuşmacılara birer buket çiçek sundu. 

Ülkemizin böyle bilgili, çalışkan, dinamik gençlere ihtiyacı var. Çünkü onlar ne istediğini biliyor. Hedefe kilitlenip başarana kadar yılmadan çalışıyor. Çünkü onlar ‘’savaşta şehit olmak kadar, barışta da bu ülke için çalışmanın kutsallığı’’na inanıyor. 

 

1 yorum: